Özgürlük Talebinde Tutarlılık
Özgürlüğün hukuk korumasıyla kurumsallaşması, konjonktürel
değişime kapalı olması, herkese hitap etmesi önemlidir. Bu temele sahip olmayan
her türlü talep, hayvani bir itkiye, kendini koruma güdüsüne dayanır. İnsanî
olan, herkes için özgürlük talep edebilmektir. İki açıdan insanî: (1) Değere
dayandığı için. (2) Rasyonel olduğu için.
Başörtüsü hayatın belli alanlarında şöyle ya da böyle
yasaktı bir zamanlar. Çok eski değil, yakın zamana kadar üniversite öğrencileri
dahi kampüslere veya sınıflara başörtüsüyle giremiyordu. Fiili olarak varolan
yasak, fiili olarak kalktı. İyi de oldu. İnancına uygun bir şekilde yaşamak
isteyenler yahut ‘velev ki siyasi simge olarak’ başörtüsünü üzerinde taşımak
isteyenler bir yasağın cenderesinden kurtuldular.
Ama şimdi sorma zamanıdır? ‘Velev ki siyasi simge olsun’
diyerek özgürlük istediğimiz başörtüsü karşısında, her türlü siyasi faaliyeti
üniversite kampüslerinde kriminal bir eylem haline getirmek açık bir çelişki
değil midir? Aynı şekilde dün başörtüsünün yasaklanmasına destek verenler,
kraldan çok kralcı olanlar, eylem yapanlar, bugün hangi özgürlüğü savunabilir?
Dershane Meselesi Cemaat Meselesi Değil
Dershanelerin kapatılmasını konuştuğumuz bugünlerde,
meselenin cemaat üzerinden tartışılması son derece sakıncalı. Cemaate de AKP’ye
de sempatiyle bakmayanlar, hatta nefret edenler; bir tür ‘yeyin birbirinizi’ havasındalar.
Oysa tartışmamız gereken, hükümetin şu ya da bu nedenle ‘anlamsız’ ve ‘temelsiz’
bir yasağı hayata geçirme ehliyeti.
Böyle bir ehliyet elbette yok. Yasakoyucu veya hükümet
aklına gelen her konuda kural koyamaz, yasak getiremez. Hele de teşebbüs
hürriyetine müdahale edecek tarzda ve hala varlığını koruyan bir sorunun sonucu
olan kurumları kapatmanın ne rasyonel ne de yasama tekniği açısından
savunulacak bir tarafı var.
Hükümet önce dershaneleri kapatma kararı aldı, sonra sınav
sistemini değiştiriyor. Halbuki önce sınav sistemini değiştirmesi sonra
dershaneleri kapatmasa bile, işini zorlaştırması gerekirdi. Hoş, hukukçular
için bir sürü malzeme çıktı. Bu işten çok ekmek yiyeceğiz, orası kesin.
Dershaneleri Savunmak Mümkün mü?
Dershanelerin varlığını ancak konjonktürel olarak
savunabiliriz. Halihazırdaki eğitim sisteminin sorunları, dershanelere müracaatı
zorunlu hale getiriyor. Eğitim sisteminde sorunlar halledilebilirse,
dershaneler de gittikçe azalacaktır.
Şu noktayı da unutmamak lazım: Dershaneleri savunmak başka
bir şey, dershanelerin kapatılmasını ve yasaklanmasını eleştirmek başka bir
şey. Dershaneler eğitime katkı filan
sağlamıyor. Öğrencilerin hiçbir kabiliyetini ortaya çıkarmıyor veya
geliştirmiyor. Sağlıksız bir müfredatın, sorunlu aktörlerle yürütüldüğü bir
sistemde, sınav ucubesinin hakkından gelmenin bir aracı dershane. Ama bu,
kapatmanın, yasaklamanın gerekçesi olamaz. Bu durumda yeyin birbirinizi diyecek
durumda değilim. Zira bu işin mağduru genel olarak dershanecilik ve özel olarak
cemaat değil; katledilen, hukuk anlayışıdır.
Cemaatin Çığlıklarına Kulak Vermek
Cemaat elindeki bütün imkanları seferber ederek ortalığı
ayağa kaldırdı. 28 Şubat döneminde dahi böyle bir zulümle karşılaşmadıklarını
söylediler. Hukuktan, özgürlükten, haktan bahsettiler.
Böyle bir durumda, bir refleks sonucu, özgürlük talebinin
hakiki mi olduğuna bakarız. Yani gerçekten özgürlük müdür talep edilen, yoksa
sadece talep edenin özgürlüğü mü?
Cemaat, hükümetle bir olduğu dönemde, falanca okulun filanca
odasında içki içilmiş haberleri yapmasaydı…
Habervaktim.com’un light versiyonluğuna soyunmayasdı…
İçki yasağını coşkuyla karşılamasaydı…
Aileyi korumak adına her türlü devlet müdahalesini talep
etmeseydi…
Gezi’yi dış mihraklara ve marjinal örgütlere yıkma korosuna
katılmasaydı…
Yıllardır devam eden polis şiddetine bir kez olsun tepki
verseydi…
Gezi'de hayatını kaybedenlerin acısına ortak olabilseydi...
Roboski'ye ağıt yakmasa bile, sorumluların bulunmasını kuvvetli bir şekilde isteyebilseydi...
Üçüncü köprü haberilerinin benzerini, hükümetle arası
bozulmadan önce bir kez olsun yapmış olsaydı…
Bunlar olsaydı, hakiki bir özgürlük talebinden belki
bahsedebilirdik… Ama şüphelerimiz var.
Bu kavgalar umarım özgürlüğün hepimizin ihtiyacı olduğunu
öğretir bize. Her iktidar değiştiğinde özgürlük paradigmasında köklü bir
değişiklik oluyorsa, oraya hukuk devleti filan demiyoruz, biline…